Freud ve Fransızlar: 20. Yüzyılın Başında Psikanalizin Fransa’da Karşılaştığı Med-Cezirler
Freud ve Fransızlar: 20. Yüzyılın Başında Psikanalizin
Fransa’da Karşılaştığı Med-Cezirler
Coşkun TAŞTAN
ÖZET
Sigmund Freud’un psikanaliz ekolü, kuramsal açıdan olduğu kadar klinik uygulamalar
bakımından da Fransa’ya çok şey borçludur. Freud, 1885-1886 yılları arasında Paris’te, Jean Martin
Charcot’dan nöroloji eğitimi aldı. Kuramının iskeletini teşkil eden bazı görüşlerinin (örneğin
cinsellikle ilgili görüşlerinin) Charcot’nun yanında geçirdiği bu verimli dönemde belirginleştiğini
Freud defalarca dile getirmiştir. Tüm bunlara rağmen, şaşırtıcı biçimde psikanaliz, diğer Avrupa
ülkelerine nazaran Fransa’da çok geç kabul gördü. Elinizdeki çalışma, Freud psikanalizinin Fransa
ile olan ilişkisini irdeleyerek bu yeni disiplinin Fransa’da 1920’lere kadar rağbet görmemesinin
arkasındaki nedenleri ana hatlarıyla ortaya koymayı hedefliyor. Buna paralel olarak makale,
1920’lerden sonra Freud öğretilerinin Fransa’da kimler tarafından ve hangi dinamiklerle
sahiplenildiğini de ortaya koyuyor.
Anahtar kelimeler: Fransa’da Freud ve psikanaliz (1885-1920), psikanalize Fransa’da
gösterilen dirençler.
. Freud Fransa’da
Avrupa kendi içerisinde bilim adamı ve araştırmacıların hareketliliğini uzun zamandan beri
farklı şekillerde teşvik edegelmiştir. Gerek bu hareketliliğin bir parçası olarak, gerekse
Paris’in tıp alanındaki başarı öykülerinin çekiciliğinin bir sonucu olarak Sigmund Freud da,
1885-1886 yılları arasında bir süreliğine Jean Martin Charcot’nun yanında nöroloji eğitimi
almak için Paris’e gitti. Freud’un psikopatolojiye ilgisi, özellikle nevrozların kökeninde
Yrd. Doç. Dr., Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi-Sosyoloji Bölümü
ctastan@gmail.com
104 Freud Ve Fransızlar:20.Yüzyılın Psikanalizin Fransa’da Karşılaştığı Med-Cezirler
cinsel nedenler arama yaklaşımı Fransa’da, Charcot ve Bernheim’ın yanında şekillendi.1
Hatta psikanalizin
Freud’un zihnindeki tohumlarının Fransa’da atılmış olduğunu söylersek
herhalde abartmış olmayız. Nitekim, “psikanaliz” terimi ilk defa Freud’un 1896’da
Fransızca yayınlanan “Nevrozların Etiyolojisi” adlı makalesinde kullanılmıştır.2 Ama
ilginçtir, psikanalizin Fransa’da kurumsal ve entellektüel düzeyde kendine yer açması,
1920’den sonrasına kadar mümkün olmadı.
3 Freud’u etkileyen, hatta psikanalizin ortaya
çıkmasında bu kadar etkili olan bu ülkede, psikanalizin (üstelik tüm dünyada epey yankı
uyandırmışken) bu kadar geç yer bulmasını nasıl açıklamalıyız? Bu gecikmenin pek çok
nedeni var. Bu nedenleri anlamak için, o yıllarda Fransa’daki psikiyatri ve nörolojinin
durumuna kısaca bakmakta fayda var.
II. Fransa’da Psikiyatri ve Nöroloji Alanlarında Charcot ve Janet Etkisi
1880’li yıllar, Jean Martin Charcot’nun akıl hastalıkları konusundaki yaklaşımlarının, tüm
dünyada çoktan önemli yankılar uyandırdığı yıllardı. Charcot’nun klinik yaklaşımı, akıl
hastalıkları ile asabî (nörolojik) hastalıkları birbirinden ayırmaya dayanıyordu. Nitekim
1882’de Paris Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde ilk nöroloji kürsüsünün kurulmasında, onun
etkileri yadsınamayacak kadar çoktur (zaten kürsünün yönetimine de Charcot getirilmişti).
Bugün bile hâlâ tıpta geçerli olan bazı nörolojik hastalık adları, onun ismini taşır: “Charcot
hastalığı”, “Charcot-Bouchard anevrizmi (aneurism)” gibi.4 Charcot’nun yaklaşımı,
Freud’un psikanalizi kadar etkili olan başka öğrencileri de doğurduyordu. Bunlardan biri,
Pierre Janet’dir (1859-1947). Janet, sadece Fransa’da değil, dünyanın farklı yerlerinde derin
etkiye sahip bir psikoloji ve felsefe külliyatının yaratıcısıdır. Freud’un eserlerinin Fransa’da
karşılaştığı med-cezirlerin ardında, Janet’nin kuramının önemli bir rolü vardır. İkircikli bir
biçimde Janet’nin çalışmaları önce Freud’un çalışmalarının Fransa’da geniş kabul
görmesine engel olmuş, daha sonra ise yaygınlaşmasına hizmet etmiştir. Janet’nin kuramı
ve tıbbî yaklaşımı, bazı bedensel rahatsızlıkların ardında psikolojik nedenler aramak üzerine
kurulu olduğu için, aynı yaklaşıma sahip olan Freud’un fikirleri bir süreliğine bu güçlü
düşünürün gölgesinde kaldı. İlerleyen zamanlarda ise, Janet ile aralarındaki benzerlik bir
avantaja dönüştü. Fransa’da psikanalizin tarihini inceleyen Elizabeth Roudinescu, Freud’un
düşüncelerinin Fransa’da yayılmasına katkıda bulunan etmenleri araştırırken, Janet’nin
psikolojisi ile Bergson’un felsefesine özel önem atfeder.5 Bu nedenle, Freud teorsinin hem
1 Sigmund Freud, The History of the Psychoanalytic Movement, The Nervous and Mental Disease Publishing
Company, New York, 1917, s.6.; Margaret J. Black- Stephen A. Mitchell, Freud ve Sonrası,çev. Ayhan Eğrilmez,
İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2012, s. 2-3. 2 Alain de Mijolla, “France”, International Dictionary of Psychoanalysis, Cilt I, 2005b, s. 607. 3 Alain de Mijolla, a.g.m., s. 607. 4 Alain de Mijolla, “Jean Martin Charcot”, International Dictionary of Psychoanalysis, Cilt I, 2005a, s. 275.
Anevrizma: patolojik damar genişlemesi. Charcot-Bouchard anevrizması: Beyin damarlarında genişleme. 5 Elizabeth Roudinesco, Jacques Lacan &Co.: A History of Psychoanalysis in France, 1925-1985, University of
Chicago Press, Chicago, 1990, s. 4.
Coşkun TAŞTAN 105
güçlü bir rakibi hem de “mütemmim cüzü”6 konumundaki bu düşünüre biraz yakından
bakmamız yararlı olacaktır.
Pierre Janet’nin (1859-1947) güçlü eserlerinin arkasında Charcot’dan aldığı
psikopatoloji derslerinin yanısıra, 1882’de bitirdiği felsefe eğitiminin de etkisi var. Janet’nin
1889’da tamamladığı “Psikolojik Otomatizm: Zihinsel Yaşam Üzerine Tecrübî Psikoloji
Denemesi” (“L’automatisme Psychologique: Essai de Psychologie Expérimentale sur les
Formes Inférieures de la Vie Mentale”) adlı doktora çalışması, hipnotizma ve telkin gibi,
dönemin popülerleşen psikolojik kavramlarına, deneysel verilerle elde edilmiş bilgiler
ışığında yaklaşır. Deneysel psikolojinin henüz emeklemekte olduğu dönemde bu çalışma,
büyük dikkat çekiyordu. Üstelik Janet’nin çalışmaları psikiyatri ve nöroloji dışında bir
alanda kurulan “deneysel psikoloji”yi, hocası Charcot’nun da etkisiyle laboratuvar
ortamının dışına çıkararak kültür üzerine gözlemler yaptığı için, anlaşılması kolay bir
külliyat çıkıyordu ortaya. Daha önemlisi, Freud’un yaklaşımına çok benzeyen noktalar
vardı Janet’nin kuramında. Freud gibi o da histerilerin ardında bilinçdışı nedenler olduğunu
söylüyordu. Yine Freud gibi o da, histeriyi ortaya çıkaran nedenlerin hipnoz ve telkin
sayesinde kaybolacağını söylüyordu.7 Bu gibi fikirleri ve çalışmaları sayesinde hocası
Charcot, 1890’da, bir kaç yıl önce Freud’un da misafir öğrenci olarak bulunduğu
Salpetriere’de Janet için bir laboratuvar kurulmasını sağladı. Janet, bu dönemde bir de tıp
alanında tez hazırladı. 1893’te “Histeriklerin Zihinsel Durumu” (“L’état Mental de
Hystériques”) adlı bu tezini savundu. Bu tezden sonraki çalışmaları da çoğunlukla
toplumsal, kültürel ve dinsel yaşamın insan ruhu ve aklı üzerindeki etkilerini anlamaya
ayırdı. Bu alandaki çalışmaları, onu Freud’un rakibi konumuna getiriyordu. Fransa’da bu
rekabetin galibi, 1920’lere kadar Janet idi. Ama uluslar arası zeminde Janet, Freud
karşısında daha 1910’ların başında “yenilmiş” kabul ediliyordu. Bu yenilmenin miladını
bazı yazarlar, 1913’te Janet’nin 17. Uluslararası Tıp Kongresi’nde yaptığı “psikanaliz”
başlıklı sunuş olarak gösterirler.8 Bu sunuştan sonra Freud’un karşı atakları, Janet’nin
itibarını sarsacak kadar güçlü idi.9
Janet’nin Fransa psikoloji paradigmasındaki kuşatıcı gücünün psikanalize bir engel
teşkil etmesine rağmen, yine de 1920’lerden önce psikanaliz ve Freud hakkında bazı
eleştirel ya da tanıtıcı yayınlar çıkmıyor değildi. 1914’te psikiyatrist Emmanuel JeanBaptiste
Joseph Régis (1855-1918) ve asistanı psikanalist ve hekim Angélo Louis Marie
Hesnard’ın (1886-1969) “Nevrozların ve Psikozların Psikanalizi” (La Psychanalyse des
Névroses et des Psychoses) adlı çalışması, Fransa’da 1920’lerin başına kadar Freud
6 İki düşünür arasındaki ilşkiyi Mayo da “mutually complementary” (birbirinin mütemmim cüzü) olarak
tanımlamaktadır (Elton Mayo, The Psychology of Pierre Janet, Routledge&Kegan Paul Ltd., London, 1951, s. 27). 7 Elton Mayo, a.g.e. s. 32. 8 Annic Ohayon, “Pierre Janete”, International Dictionary of Psychoanalysis, Cilt II, 2005, s. 886. 9 Bazı yazarlar, Freud kuramının Janet ile kıyaslanmayacak kadar egemen hale gelişini Freud’un eserlerinin
neredeyse eksiksiz olarak İngilizceye tercüme edilmiş olmasına bağlar (örneğin bkz. Elton Mayo, a.g.m. s. 26).
Bu tespit kısmen doğru olmakla beraber, neden Janet’nin eserlerinin tamamının İngilizce’ye tercüme edilmemiş
olduğu sorusunu cevapsız bıraktığı için yetersizdir.
106 Freud Ve Fransızlar:20.Yüzyılın Psikanalizin Fransa’da Karşılaştığı Med-Cezirler
hakkında yazılmış en çaplı kitap olarak kaldı. Régis ve Hesnard’ın bu çalışmasını,
sözkonusu yıllardaki etkisine bakarak Fransa’da psikanaliz hakkında yazılmış ilk çalışma
olarak kabul edenler var.10 Oysa bu kitaptan bir yıl önce, yine aynı iki yazar “Freud’un
Doktrini ve Okulu” adlı başka bir makale yayınlamıştı (ama bu makale pek dikkat
çekmemişti). Esasında ne Régis’nin ne de Hesnard’ın Freud’a ilgisi yeni değildi. Régis,
“histeri” hakkında çalışmaya başladığı yıllarda Freud’un çalışmalarıyla karşılaşmıştı.
Hesnard ise, 1909’da tamamladığı doktora tezinde, Freud’a bir iki yerde atıf yapmıştı.
11
Tüm bunlar, 1920’lerden önce Fransa’da Freud’un tamamen görmezden gelinmediğini
gösteriyor.
III. 1920 Sonrası Freud Lehine Hareketlilik
Fransa’da psikanaliz ve Freud hakkındaki yayınlar, oldukça cılız idi. Esas hareketlilik,
1920’den sonra başladı. 1921’de André Breton Viyana’da Freud ile tanıştı. Psikanaliz
Fransa’daki ilk günlerinde, edebiyatçılar ve sanatçılar arasında daha çok ilgi görüyordu.
1925’te Evolution Psychiatrique dergisi çıkmaya başlayana kadar, Fransa’da psikiyatri ve tıp
çevreleri, psikanalize karşı oldukça eleştirel ve mesafeli idi. Dergi’nin kurucuları (René
Allendy, Anélo Hesnard, René Laforgue ve Eugéne Minkowski) 1930’da aynı adla bir de
topluluk kurdular. Bunların yanısıra, psikanaliz hakkında daha derinlemesine tartışmaların
yapıldığı, Fransa’daki analistlerin yanısıra diğer ülkelerdeki Fransızca konuşan analistlerin
de katılmasıyla bir tür “Fransızca uluslar arası psikanalitik etkileşim” yaratan toplantılar da
görülmeye başladı. Evolution Psychiatrique hareketinin kurucusu olan psikiyatristler 1926’da
Lozan’da “Fransızca Konuşan Psikanalistler Konferansı”nı (Conférence des
Psychianalystes de Langue Française) düzenlediler. Bu kongre ile ortaya çıkan heyecan,
ileride “Roman Dilleri Konuşan Psikanalistler Konferansı” ve “Fransızca Konuşan
Psikanalistler Konferansı” gibi etkinliklerin gerçekleştirilmesi yolunda ilk adım olarak
görülebilir.
Fransa’da 1920’lerden sonra psikanalizin gelişmesinde ve kök salmaya başlamasında
çok önemli yeri olan bir kişiden ayrıca söz etmek gerek. Bu, Napolyon’un soyundan gelen
Prenses Marie Bonaparte’dır. Bonaparte, Freud tarafından bizzat analiz edilen biriydi ve
servetinin önemli bir kısmını bilim ve sanat etkinliklerinin geliştirilmesine harcıyordu.
Prenses Bonaparte, 1926’da Paris Psikanaliz Topluluğu’nun (“Société Psychanalytique de
Paris”) kurulmasına büyük destek verdi. Bunlarla birlikte Bonaparte’ın eli kalem de
tutuyordu. Çeviri ve yazılarıyla Freud’a Fransa’da bir yer açılmasına büyük katkıda
bulunuyordu. Freud’un eserlerinin önemli bir kısmını Fransızca’ya Bonaparte çevirmiş, bu
çeviri faaliyetleri 1988’e kadar devam etmiştir. Bonaparte’ın destekleyerek bir arada tuttuğu
psikanalitik hareket, yalnızca Fransa’daki entellektüellerle sınırlı değildi. İsviçre’nin
10 Hesnard’ın yakını olan Edith Hesnard-Felix, apaçık bir yanılma ile bu çalışmayı “Fransa’da psikanaliz
üzerine yazılmış ilk çalışma” diye nitelendiriyor (Edith Hesnard-Felix, “Les Débuts de la Psychanalyse en
France”, Europe, v. 52, I. 539, 1974, s. 72). 11 Alain de Mijolla, “Angélo Louis Marie Hesnard”, International Dictionary of Psychoanalysis, Cilt I, 2005c, s. 741.
Coşkun TAŞTAN 107
Fransızca konuşan kesimlerindeki (Flournoy, Odier ve Saussure gibi) psikanalistler de bu
çevre ile sıkı ilişkiler içerisindeydi. Hatta İsviçre’deki bu kişiler, Paris Psikanaliz
Topluluğu’nun kurulmasında aktif rol oynamışlardı.
12
Fransa’da psikanaliz eğitimi konusunda 1920’lerde en önemli isim Rudolf
Loewenstein’dir (1898-1976). Aslen Polonyalı bir Yahudi olan Loewenstein, Berlin’de,
Psikanaliz Enstitüsü’nde, 1923-1925 arasında eğitim almıştı. 1925’te Berlin Psikanaliz
Enstitüsü’ndeki eğitimi bittiğinde, “psikanaliz eğitmeni” diploması aldı. Bu sıfatla,
Fransa’daki ilk kuşak “analizden geçmiş psikanalistleri” eğitti. 1933’te Jacques Lacan’ı
analiz eden kişi de Loewenstein’den başkası değildir.13 Loewenstein, İkinci Dünya
Savaşı’ndan sonra Amerika’ya göç edene kadar Fransa’da psikanaliz eğitmenliğine devam
etti.14
Fransa’da psikanaliz, İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla, diğer pek çok yerde
olduğu gibi, kesinti sürecine girdi. 1940’ta Hitler’in askerleri Fransa’ya girince, Paris
Psikanaliz Topluluğu faaliyetlerini durdurdu. Aynı şekilde Revue Française de Psychanalyse de
yayınlarını kesti. Seneler süren Alman işgali boyunca buralarda faaliyet görülmedi. Bu süre
zarfında sadece bireysel ve zayıf kalan bazı psikanaliz çalışmaları vardı. Jacques Lacan ve
başka bir kaç psikanalist, Paris’te küçük çaptaki çalışmalarına devam ediyordu. Bu
hareketsizlik, 1946’da İsviçre’nin Montreux kentinde, “Fransızca Konuşan Psikanalistler
Kongresi” yeniden toplanıncaya kadar devam etti. Daha sonraki süreçte, Jacques Lacan
başta olmak üzere, Loewenstein’in rahlesinden geçen ilk kuşak analistler ve onların
yetiştirdikleri, Fransa’da psikanalitik çalışmaların artarak devam etmesini sağladı.
15
Sonuç
19. yüzyılın sonuna doğru ortaya çıkan ve geçtiğimiz yüzyılda dünya sathında olabildiğince
hızlı bir biçimde yayılan psikanalitik hareket, Fransa’ya tahmin edeceğimizden daha
pürüzlü bir biçimde ve kuvvetli şüpheleri aşarak girebilmiştir. Bunun pek çok sosyolojik
nedeni olabilir ama burada göstermeye çalıştığımız gibi en önemli neden, Freud düşünce
sisteminin merkezinde yer alan bazı kavramların ve fikirlerin, aynı dönemde Fransız
düşünürler ve akademisyenler tarafından farklı biçimlerde geliştirilmiş olmasıydı. Örneğin
Freud’a da hocalık yapmış olan Charcot, bazı nörolojik sorunların arkasında cinsellik
faktörünün yattığını düşünüyordu. Yine Charcot’nun öğrencilerinden olan Janet, telkin ve
hipnoz aracılığıyla histerinin iyileştirilebileceğini düşünüyor ve bu yönde klinik uygulamalar
geliştiriyordu. Tıp alanındaki bu paralellikler, önceleri Freud’un literatürdeki yerini
daraltıyordu. İlerleyen zamanlarda ise bu paralellikler Freud külliyatının lehine bir zemin
hazırladı.
12 Alain de Mijolla, “France”, International Dictionary of Psychoanalysis, Cilt I, 2005b, s. 608. 13 Jacques Sédat, “Jacques-Marie Emile Lacan (1901-1981)”, International Dictionary of Psychoanalysis, Cilt II,
2005, s. 929.
14 Michelle Moreau Ricaud, “Rudolph M. Loewenstein”, International Dictionary of Psychoanalysis, 2005, Cilt II, s.
988.
15 Alain de Mijolla, “France”, International Dictionary of Psychoanalysis, Cilt I, 2005b, s. 607-608.
108 Freud Ve Fransızlar:20.Yüzyılın Psikanalizin Fransa’da Karşılaştığı Med-Cezirler
Freud psikanalizinin Fransa’da ivme kazanarak yayılması, edebiyat çevrelerinin
yanısıra bu kurama medikal çevrelerin ve elitlerin de sahip çıkması ile mümkün oldu.
Fransız psikiyatristlerin öncülüğünde 1925’te kurulan Evolution Psychiatrique adlı dergi,
ilerleyen yıllarda konferanslar düzenleyerek psikanalizin Fransızca konuşan ülkelerde kök
salmasına önemli katkıda bulundular. Öte yandan, 1926’da Paris Psikanaliz Topluluğu’nun
(“Société Psychanalytique de Paris”) kurulması da psikanalizin Fransa’daki tarihçesi
açısından çok önemli bir gelişmeydi. Topluluğu maddi olarak destekleyen Marie
Bonaparte, aynı zamanda Freud’un eserlerini Fransızca’ya tercüme ederek katkılarını
ilerleyen yıllarda da sürdürdü.
Fransa’da psikanalizin kuvvetlenmesini sağlayan bir diğer gelişme, “analist yetiştiren
analistlerin” (training psychoanalysts) ortaya çıkmasıydı. Bunların başında, Loewenstein
gelmektedir 1925 yılında Berlin’deki eğitimini tamamlayarak Fransa’ya dönen Loewenstein,
Fransız psikanaliz tarihine damgasını vuracak kadar önemli analistler yetiştirmiştir.
Fransa’da psikanalitik hareketin iniş-çıkışları, pek çok Avrupa ülkesi ile benzer
nitelikler göstermektedir. Sadece medikal çevrelerin veya sadece edebiyat-sanat çevrelerinin
değil, bu iki kesimin eş zamanlı çaba ve istekleriyle birlikte psikanaliz Fransa’da kurumsal
ve entelektüel taban bulabilmiştir.
Kaynakça
BLACK, Margaret J. ve MITCHELL, Stephen A., Freud ve Sonrası: Modern Psikanalitik Düşüncenin
Tarihi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2012.
FREUD, Sigmund, The History of the Psychoanalytic Movement, The Nervous and Mental Disease
Publishing Company, New York, 1917.
HESNARD-FELIX, Edith, “Les Débuts de la Psychanalyse en France”, Europe, V. 52, Issue 539,
1974, pp. 69-87.
MAYO, Elton, The Psychology of Pierre Janet, Routledge&Kegan Paul Ltd., London, 1951.
MIJOLLA, Alen de (ed.), International Dictionary of Psychoanalysis 3 Volumes [IDP], Macmillan
Reference, Detroit, 2005.
MIJOLLA, Alain de, “Jean Martin Charcot”, International Dictionary of Psychoanalysis, Cilt I, 2005a, s.
274-276.
MIJOLLA, Alain de, “France”, International Dictionary of Psychoanalysis, Cilt I, 2005b, s. 607-614.
MIJOLLA, Alain de, “Angélo Louis Marie Hesnard”, International Dictionary of Psychoanalysis, Cilt II,
2005c, s. 741-743.
OHAYON, Annick, “Pierre Janet”, International Dictionary of Psychoanalysis, Cilt II, 2005, s. 885-886.
RICAUD, Michelle Moreau, “Rudolph M. Loewenstein”, International Dictionary of Psychoanalysis, Cilt
II, 2005, s. 988-989.
ROUDINESCO, Elizabeth, Jacques Lacan &Co.: A History of Psychoanalysis in France, 1925-1985,
University of Chicago Press, Chicago, 1990.
SÉDAT, Jacques, “Jacques-Marie Emile Lacan (1901-1981)”, International Dictionary of Psychoanalysis,
Cilt II, 2005, s. 928-932.
Etiketler: Freud, Psikanaliz, Psikoloji, Sigmund Freud
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa