15 Ekim 2018 Pazartesi

Şeyh Bedreddin

Mutasavvıf, mütefekkir, bilgin (D. 1359, Simavna [Samova] - Ö. 1420, Serez). Asıl adı Bedreddin Mahmud olup, doğduğu topraklar günümüzde Yunanistan’ın sınırları içindedir. Yaşamı hakkında bilinenler büyük oranda torunu Hafız Halil’in yazdığı “Menâkıbnâme”ye dayanmaktadır. Şiirlerinde Bedrî mahlasını (takma ad) kullanmıştı. Babası, Endülüs (İspanya)’ten  gelmiş Samova fatihi ve ilk kadı­sı olan İsrâil b. Abdülaziz’dir. Babasından dolayı “Simavna Kadısıoğlu” diye de tanınır.
Babasından aldığı derslerle başladığı öğrenimi sırasında derslerine devam ettiği Hocası Molla Yusuf sayesinde fıkıh ilmiyle tanıştı. Hocası ölünce Bursa’ya gitti; astronomi ve matematik alanlarında büyük ünü olan ve Koca Efendi diye de bilinen Bursa Kadısı Şeyh Mahmut’tan İslami ilimler alanında dersler aldı. Daha sonra Konya’da Feyzullah’tan mantık ve astronomi dersleri aldı. Dönemin İslâm dünyasının ilim merkezi olan Kahire’ye gitti; Kudüs, Mekke ve Mısır’da özel dersler aldı. Öğrenimini tamamladıktan sonra Mısır saraylarında şehzadelere öğretmenlik yaptı.
Mısır’dayken Şeyh Hüseyin Ahlatî, Bedreddin’in tasavvuf yolunda yol göstericisi oldu, ondan icazet (yeterlilik, diploma) ve hilâfet (vekâlet) aldı ve ona bağlandı. Ahlatî bir süre sonra Bedreddin’i Tebriz’e yollar. Burada, Anadolu seferinden dönen Timur’la karşılaşan Bedreddin, bilgisiyle Timur’u ve çevresindekileri etkiler. Timur kendisiyle gelmesini istese de, Bedreddin bunu kabul etmedi ve Kahire’ye döndü. Ahlatî’nin ölümünden sonra altı ay kadar şeyhlik yaptı. Ardından Halep’e ve Konya’ya gitti. Buradan Menderes Vadisi boyunca ilerleyerek Aydın’a ulaştı. Yolu üzerindeki Nizar köyünde en önemli müritlerinden biri olacak olan Börklüce Mustafa ile tanıştı. Daha sonra Tire üzerinden İzmir’e geçti. Sakız valisinin Müslüman olacağını bildirerek kendisini davet etmesi üzerine Sakız’a geçti, ardından Edirne’ye gitti ve yedi yıl orada kaldı. 
Bu sırada Osmanlı Devleti Fetret Devri (Bunalım Devri)’ndedir. Böyle bir zamanda Musa Çelebi’nin kazaskeri oldu. Edirne’de kazaskerlik yaparak geniş çevrelerle ilişki kurma olanağı buldu. Bu arada bir ihanetinden ya da suçundan dolayı ailece İznik’e sürüldü. Sürgün olduğu sırada eski müritleri Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal, Osmanlı yönetiminden memnun olmayan köylüleri ve yoksul dervişleri etraflarına toplayarak Aydın ve Manisa’da Mehmet Çelebi’ye karşı ayaklanma hazırlığına girmiştiler. Onlarla ilişki kuran Şeyh Bedrettin üç ayrı yerde birden ayaklanma başlattı. Börklüce Mustafa, Karaburun'da Beyazıt Paşa’yla çarpışırken öldürüldü, isyan bastırıldı,  Manisa’da yakalanan Torlak Kemal de burada asılarak idam edildi. Sultan Mehmet isyanların başındaki kişi olarak gördüğü Şeyh Bedreddin’i, Türkmenistan’a kaçmak isterken Edirne’ye varamadan ele geçirdi ve Serez çarşısında çıplak olarak astırdı. Burada toprağa verilen Bedreddin’in kemikleri 1961’de İstanbul’a getirilerek, Divanyolu’ndaki II. Mahmut Türbesi’ne gömüldü.
İslam düşüncesi tarihinde önemli bir yeri bulunan Şeyh Bedreddin, çeşitli sebeplerle çok farklı değerlendirilmiştir. İslâm tasavvufu Vahdet-i Vücud okuluna mensup diğer mutasavvıfların çevresinde sıkça yapılan tartışmaların bir benzeri Şeyh Bedreddin için de yapılmıştır. Kimileri kendisini batıl (şirk, müşrik) olarak, kimileri de büyük bir sûfî olarak görmüş, hatta bu görüşte olanlar “Varidat” adlı eseri için şerhler (açıklama) yazmışlardır. Mutasavvıflardan Sofyalı Balî Efendi, Aziz MahmudEfendi ilk görüşe sahip olanlardır. “İslâm İlâhiyatında Şeyh Bedreddin” adlı eserin yazarı, son dönem tasavvufçularından İbnütayyar Semahaddin Cem ise, Şeyh Bedreddin oldukça olumsuz bir görüş belirtmiştir:
Vâridât’ın mevzuu ve mânaları ile Kur’an-ı Kerim’in hüküm ve müeyyideleri arasında hemen bir çok noktalardan, değil mutâbakat, aksine mübâyenet vardır ve Vâridât hakiki mânasiyle bir tefsir de olmaktan çok uzaktır, alâkası yoktur.”
Ancak mutasavvıf ve şair Niyazi Mısrî ve son devrin Melami şeyhlerinden Seyyid Muhammed Nur olumlu bakanlar arasında yer almışlardır. Son yüzyıl içinde Şeyh Bedreddin’i yorumlayanlardan bazıları onu sosyalist olarak değerlendirirken, bazıları liberal bir şahsiyet olarak tanımlamışlardır.
Şeyh Bedrettin Simaveni adlı bir eser yazmış olan, yazar Bezmi Nusret Kaygusuz olumlu yaklaşanlardandır:
“Bedreddin, Hükûmeti iyi bir nazarla görmüyordu. Ergeç  fenalıklar Hükûmetle beraber cemiyeti de sürükleyip gidecekti. Onun indinde, idare cihazı bir cebir kuvveti idi. O zamanki hükûmet şekilleri kâmilen istibdada dayandığı için hepsini şiddetle baltalıyordu. Şeyhin gayesi, bütün insanları başka bir hayata, müsavata kıymet veren mesut bir devre ulaştırmaktı. Bir anarşist gibi cemiyet kanunlarını ve içtimaî müesseseleri kökünden yıkmak taraftarı değildi. Maamafih yeni bir medeniyet, yeni bir hayat kurabilmek için bazı değişiklikler yapmak icap ediyordu.”
Şeyh Bedreddin hakkında objektif sayılabilecek bir eser ortaya koyabilen müelliflerden A. Cerrahoğlu, “Şeyh Bedreddin  - Türkiye’de Sosyalizm Hareketleri” adlı bilimsel çalışmasında, farklı görüşleri nakledip tahlillerini yapmış, sonuçta bu konuda yeni yetkin çalışmalar yapılması gereğine işaret etmiştir:
Şeyh Bedreddin, yaşadığı devrin en büyük şahsiyetlerinden ve insanlık tarihinin ölümsüz simalarından biridir. Bununla beraber, bugüne kadar, hakkında yazılan –ve gerçek ilmî değer taşıyan- eserler yok denecek kadar azdır. (…) Bu arada, yüzyılların yığdığı ve kökleştirdiği hatalı hükümleri birer birer sökmek ve ayıklamak, başka bir deyişle, zemini tesviye etmek işi de var. Bedreddin hakkında, tarih boyunca verilen hükümler ilmî tahlil ve tenkit süzgecinden geçirilmelidir ki, mesele esaslı şekilde ortaya konulabilsin.”
Tüm görüş farklılıklarına karşın, hemen bütün Osmanlı tarihçileri Şeyh Bedreddin’i büyük bir bilgin olarak kabul ederler. Bugün ise doktrinini özgürlük ve eşitlik gibi liberal ilkelere dayandıran kimileri, onu Osmanlı liberallerinin öncüsü sayarken, kimi tasavvuf ve fıkıh (İslâm hukuku) bil­ginlerince de düşünceleri eleştirilir. Buna karşılık, özel mülkiyeti reddetmesi, her türlü mülkün halkın ortak malı olması gerektiğini savunması nedeniyle sosyalist çevrelerce bir öncü olarak sayılıp beğenilir. Çağdaş sosyalizm uygulamalarını çağrıştıran yönetim önerileri ve yöntem anlayışı ile önemsenir. 
Şeyh Bedreddin; döneminde “Vâridat” adlı eseriyle, Cumhuriyet döneminde de Nâzım Hikmet’in hakkında yazdığı “Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı” (1936) ile tanındı. Ayrıca Hilmi Yavuz’un Bedreddin Üzerine Şiirler (1975) kitabı ilgiyle karşılandı. Bilâl Dindar ta­rafından hakkında “Şayh Badr al-Dîn Mahmûd et ses Wâridât” adıyla (Paris, 1975) bir doktora çalışması yapıldı. Şeyh Bedreddin; tasavvuf, fıkıh (İslâm hukuku), tefsir (Kur’an-ı Kerim’i anlama ve açıklama) ve dil alanında eserler vermiştir.
ESERLERİ:
Vâridat, Nûrü’l-Kulûb, Camiü’l-Feteva, Çırağu’l-Fütuh, Meserretü’l-Kulûb, Letâifü’l-İşârât, Camiü’l-Fusuleyn, Unkudü’l Cevahir, Çerâgu’l-Fütûh..
   KAYNAKÇA (Başlıcaları): Bezmi Nusret Kaygusuz / Şeyh Bedrettin Simaveni (1957), Semahattin Cem / İslâm İlâhiyatında Şeyh Bedreddin (1958), Abdülbaki Gölpınarlı / Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin (1966), A. Cerrahoğlu / Şeyh Bedreddin ve Türkiye’de Sosyalizm Hareketleri (1966), İbnüttayyar Semahaddin Cem / İslâm İlâhiyâtında Şeyh Bedreddin (1966), Abdülbaki Gölpınarlı / Simavne Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin (1976), Bilal Dindar / “Bedreddin Simavi” TDV İslâm Ansiklopedisi (1992), Baki Yaşa Altınok / Şeyh Bedreddin ve Varidât (2004), İhsan Işık / Ünlü Bilim Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 2, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013). 




Etiketler:

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa